Kitap Hakkında:
Dinin özel yaşam sınırları içine çekilmiş olması modern dünya için bir kazanç gibi görünürken, 1970’li yıllarda, yalnızca Kuran’la amel etmek isteyen, Allah yolunda cihat emreden ve İslam devletini kurmak için savaşan birtakım siyasî gruplar ortaya çıktı. 1979 yılında, İran İslam Devrimi’yle doruğa ulaşan ilk dalgadan sonra, sosyalist özlemlerin gerilemesinden de cesaret alan İslamcılık, muhafazakâr Suudî Arabistan ile İran arasında amansız bir üstünlük yarışının yaşanmakta olduğu bütün İslam dünyasında yaygınlaştı ve her yerde çatışmalar doğurdu. Özellikle Mısır ve Cezayir’de radikal dinci gruplar gittikçe tırmanan şiddet hareketlerine giriştiler; bu da onları halktan uzaklaştırdı. Batı ülkelerini de içine alan bazı çarpıcı yükselişlere rağmen, 1990’ların ikinci yarısından itibaren, Türkiye’den Endonezya’ya, Mısır’dan Cezayir’e ve Avrupa kentlerinin varoşlarına kadar her yerde açık bir gerileme başladı. Bugün her şey, postislamcılığın vaktinin dolduğunu ve Müslüman toplumların Batı dünyasıyla henüz bilinmeyen birtakım bütünleşme modelleri üreterek modernliğe adım atacaklarını gösteriyor.
Bu kitabında Gilles Kepel, İslamcı hareketi değişik boyutlarda (tarih, kültür, toplum) inceleyerek, İslamcılığın yirmi beş yıllık bilançosunu çıkarıyor.