Balıkesir’e varan bir trenden iniyoruz. Bizi bir kent karşılıyor, geçmişte kalmış haliyle, eski bir kent. Ve bir aile var bekleyenler arasında. Dört kişiden oluşan ve bireyleri teker teker yiten... Önce baba, sonra anne, sonra birbirinden uzaklaşan iki kardeş. Bu kardeşlerden biri yazar. Dünyasını o kentin ve bu ülkenin dışında kurmuş, ama ne o kenti ne de bu ülkeyi tam olarak terk edememiş bir yazar: Nedim Gürsel. Gürsel’in çocukluk yıllarını anlattığı "Sağ Salim Kavuşsak", ülkemizde az rastlanan bir türün, otobiyografinin en iyi örneklerinden biri. Yazarın aile hayatını tüm sırlarıyla açıkladığı, yazar oluşuna dair ipuçları verdiği, başka eserlere göndermelerle beslediği bu yapıt çok konuşulacak gibi görünüyor. Çünkü çok içten, çünkü çok derin... Siz onu bir anı kitabı olarak okuyabilirsiniz ya da bir çocuğun kaybettiği babasında bulduğu dünyayı görürsünüz, kimi zaman da bu dünyadan duyduğu suçluluğu; bir çocuğun büyüyüşüne tanık olabilirsiniz, aniden büyüyüşüne... "Sağ Salim Kavuşsak", bir yazarın bilinmeyenlerini keşfetmenin yanı sıra büyük bir edebiyat zevki de veriyor. Üstelik, Türk okurlar bu zevki Fransız okurlarla aynı anda tadacaklar. Ve devamını büyük bir sabırsızlıkla bekleyecekler.