Kitap Hakkında:
Orhan Birgit’in kaleminden yakın geçmişin ve bugünün Türkiye’si
Türkiye basın ve politika tarihinin duayenlerinden Orhan Birgit, anılarının ilk cildi “Evvel Zaman İçinde”yi, 1965 genel seçimlerini anlatarak noktalamıştı. Elimizdeki ikinci cilt, 1965 seçimleri sonrasında Türkiye’nin politik ve toplumsal yaşamından, özel olarak da CHP’deki gelişmelerden kesitler aktararak, günümüze kadar geliyor.
“Çocukluğum ve gençlik yıllarım, Cumhuriyetin kuruluşu ile demokratik parlamenter yaşama adım atışımızın önemli bir bölümünü kapsıyor. O bölümün içinde önemli görevler üstlendim. 68 kuşağının ülkemizdeki liderleri ile karşılaştım.
Silahlı Kuvvetlerin bir dönem içine girdiği politik yaşamda üstlendiği eylemlere tanık oldum. Seçilmiş bir milletvekili olarak, yasama dönemim sona ermediği halde darbeci buyruğu ile Parlamenterlik hayatım sona erdirildi.
Bugünün ve geleceğin Türkiye’sin de aynı yol haritasını izleyeceklerin bilmelerini istediğim bu anıların “Evvel Zaman İçinde adlı kitabımda anlatılanları doğumumdan TBMM üyesi seçildiğim yıllara kadar geçen dönemin öyküsünü içeriyor
Parlamenterliğim12 Eylül 1980 Darbesi ile zorunlu olarak noktalandı
Sade vatandaş olarak tanık olduğum daha sonraki yılların gözlemlerini Kalburdaki Samanlar adı ile topladım” diyen Birgit, 12 Mart ve 12 Eylül gibi önemli tarihi dönemeçleri, Irak’ın işgali gibi dünya çapındaki gelişmeleri, sürecin bizzat içindeki bir tanık olarak aktarıyor, politika ve basın dünyamızın önemli isimlerine ilişkin anılarını dile getiriyor. Birgit’in anıları Ergenekon ve Balyoz davalarına ilişkin bir değerlendirme ve gözlemlerle noktalanıyor.
Kitaptan:
Kâh Silivri de, kâh Kadın Ceza ve Tutukevinin bulunduğu Edirnekapı da bazen de 92 meslektaşımın tutulduğu başka kentlerde, kendilerine bir merhaba diyebilmek için yollara düşüyorum. Olabildiğince duruşmalarında izleyici bir yurttaşları sıfatıyla yer alarak yalnızlık duygularını gidermeye çalışıyorum. Mazgalları demir parmaklıklarla kaplı beton yığınları arasında kendilerini tutuklu değil Devletin Tutsağı olarak gören bu meslektaşlar ne zaman özgürlüğe kavuşacaklarını bilemiyorlar.
Siz bu anı kitabını okuma zahmetine katılan okurlarım.
Her sabah kapınıza bırakılan günlük gazetelerde yada internet sayfalarında kimini muhabir,kimini köşe yazarı olarak izlediğiniz bu meslektaşlarımın görüşlerine katılmayabilirsiniz.
Tıpkı benim KCK tutuklusu gazeteciler için Diyarbakıra gidip temsilcileri ile görüştüğüm gençmeslektaşlarım gibi.
Yada Edirnekapıda üç ay önce açık görüş yaptığım hala çocuksu duygularını geride bırakamamış Zeynep Kuray gibi.
Zeynep “Nasılsın?” soruma “İyim ben Dışardaki arkadaşlarım bizim için ne diyor?”diye başka bir soru ile yanıt vermişti.
İstemeyerek hayatın katı gerçeğini ona anlatmaya çalışmıştım. “Zeynep” demiştim “Dışarıda yaşam bıraktığın gibi sürüyor.”
“Dışardaki arkadaşlar” Zeynebi, Mustafa Balbayı, Tuncay Özkanı ve öteki Mustafala’rın, Tuncay’ların duruşmalarını izlemek için sürekli Silivri yollarına düşseler . Mahkeme Salonu, yargılama başlayamayacak kadar izdiham içinde olsa..
Şu “Gizli Tanık” maskaralığına, sözde kanıt olarak her oturumda yenisi eklenen “belgeler”e ,özetle bu davaları rus çocuklarının Matruşka Bebekler oyunu gibi içinden çıkılmaz hale getirmek için seferber olmuş olan Terörle Mücadele ekiplerine, tuttukları yolun çıkmaz olduğu anlatılabilse..
Dahası , adaletin ne devletin hele ne de şu yada bu cemaatin güdümünde olmadığına inanılsa.
Ah bir inanılabilse?