Barkod: 9786050909487
Sayfa Sayısı: 284
Ebat: 13.5 x 19.5 cm
Yayın Tarihi: Eylül 2012
Kategori: Romanlar
Orijinal Dili: Türkçe
BENİ ÇOCUKLUĞUMDAN ÖP Günhan Kuşkanat’tan aşka, ihanete, insanın kendini arayışına dair tutkulu bir roman… İçinde büyüttüğü sevdaya kendini hapseden bir adam... Rüyalarındaki masalcıyı arayan genç bir kız... Hem kavuşturan hem koparan bir aşk... İnci, annesi ve babasıyla yaşayan, iyilik dolu, bir kızdır. Eczacılık fakültesinden yeni mezun olmuştur. Bir gün en yakın arkadaşı Dilek’le gittiği sinemada Üsteğmen Nejat Kuzkoner’le tanışır. Nejat kimsesizdir, ailesini çok küçük yaşlarda kaybetmiştir. İki genç kısa süre sonra nişanlanırlar. İnci ve Nejat nişanlandıktan sonra Kore Savaşı başlar. Nejat, Kore’ye gönderilir ve gittikten birkaç ay sonra esir düşer. Hayatta kalmak için Çinli askerlerin çizmelerini öpmeyi bile kabul eder. Bu arada Ahmet adında başka bir askerle birlikte kamptan kaçar. Tekrar İnci’nin karşısına çıktığında aradan yıllar geçmiştir. Ve artık Nejat’ın hayatı kaçak yılların arkadaşı Ahmet’le karışmış, farklı bir yol kazanmıştır. İnci ile ilişkileri bu gizemden nasıl etkilenecektir? Günhan Kuşkanat, akıcı, etkileyici bir dille alışılmadık bir aşk hikayesini anlatıyor Beni Çocukluğumdan Öp’te. Okurunu içine alan, geçmiş zaman aşklarını anımsatan bu romanı seveceksiniz. Kitaptan: Günler kısaldı... Havada kömür kokusu... O, kömür kokusunu sevdiğini söylemişti. Kimsenin özlemeye tenezzül etmediği şeyleri özlediğini söylemişti. Bazen durup dururken öyle şahane şeyler söylerdi ki, kimsenin aklına gelmeyen, öyle şiir gibi işte, tuhaf ama güzel şeyler... Yani suskun suskun dururken, İnci onu konuşmaya zorlardı ama öyle çok değil, konuşmazsa hiç ses etmezdi. Bir defasında, aklının cevapsız sorularla özürlü olduğunu, muhteşem bir sessizlikle yenildiğini söylemişti. Kitaplardaki kadar güzel sözler... Şimdi yok... İnci resimlere de hiç bakamıyor... Ne yazık, bütün bunlara değdi mi gitmek? Gelip konuşsana aptal, ya da yine sus! Ama yine öyle kendin gibi, senin susuşun kadar, öyle eşsiz sus... Deliye bak! Gittin de iyi mi oldu şimdi böyle sanki? Hepsi yarım kaldı. Konuşsan neler neler söylerdin; sesin, serin sular gibi usul akardı, bilmediğim güzel şarkılar gibi... Benim de içimde diyemediğim bir sürü şey kaldı, edilmedik o kadar söz, hem o kadar çok ki şaşarsın... Hepsi yine şiir gibi. Hep senin yüzünden... Bari söyleseydim de öyle gitseydin...
BENİ ÇOCUKLUĞUMDAN ÖP Günhan Kuşkanat’tan aşka, ihanete, insanın kendini arayışına dair tutkulu bir roman… İçinde büyüttüğü sevdaya kendini hapseden bir adam... Rüyalarındaki masalcıyı arayan genç bir kız... Hem kavuşturan hem koparan bir aşk... İnci, annesi ve babasıyla yaşayan, iyilik dolu, bir kızdır. Eczacılık fakültesinden yeni mezun olmuştur. Bir gün en yakın arkadaşı Dilek’le gittiği sinemada Üsteğmen Nejat Kuzkoner’le tanışır. Nejat kimsesizdir, ailesini çok küçük yaşlarda kaybetmiştir. İki genç kısa süre sonra nişanlanırlar. İnci ve Nejat nişanlandıktan sonra Kore Savaşı başlar. Nejat, Kore’ye gönderilir ve gittikten birkaç ay sonra esir düşer. Hayatta kalmak için Çinli askerlerin çizmelerini öpmeyi bile kabul eder. Bu arada Ahmet adında başka bir askerle birlikte kamptan kaçar. Tekrar İnci’nin karşısına çıktığında aradan yıllar geçmiştir. Ve artık Nejat’ın hayatı kaçak yılların arkadaşı Ahmet’le karışmış, farklı bir yol kazanmıştır. İnci ile ilişkileri bu gizemden nasıl etkilenecektir? Günhan Kuşkanat, akıcı, etkileyici bir dille alışılmadık bir aşk hikayesini anlatıyor Beni Çocukluğumdan Öp’te. Okurunu içine alan, geçmiş zaman aşklarını anımsatan bu romanı seveceksiniz. Kitaptan: Günler kısaldı... Havada kömür kokusu... O, kömür kokusunu sevdiğini söylemişti. Kimsenin özlemeye tenezzül etmediği şeyleri özlediğini söylemişti. Bazen durup dururken öyle şahane şeyler söylerdi ki, kimsenin aklına gelmeyen, öyle şiir gibi işte, tuhaf ama güzel şeyler... Yani suskun suskun dururken, İnci onu konuşmaya zorlardı ama öyle çok değil, konuşmazsa hiç ses etmezdi. Bir defasında, aklının cevapsız sorularla özürlü olduğunu, muhteşem bir sessizlikle yenildiğini söylemişti. Kitaplardaki kadar güzel sözler... Şimdi yok... İnci resimlere de hiç bakamıyor... Ne yazık, bütün bunlara değdi mi gitmek? Gelip konuşsana aptal, ya da yine sus! Ama yine öyle kendin gibi, senin susuşun kadar, öyle eşsiz sus... Deliye bak! Gittin de iyi mi oldu şimdi böyle sanki? Hepsi yarım kaldı. Konuşsan neler neler söylerdin; sesin, serin sular gibi usul akardı, bilmediğim güzel şarkılar gibi... Benim de içimde diyemediğim bir sürü şey kaldı, edilmedik o kadar söz, hem o kadar çok ki şaşarsın... Hepsi yine şiir gibi. Hep senin yüzünden... Bari söyleseydim de öyle gitseydin...