Kimi zaman ergenlik çağında bir çocuğun, kimi zaman da genç bir adamın ağzından on dört sıcak öykü barındırıyor "Sığ Suyun Balıkları". Anadolu’nun yoksul yörelerinden gelip, büyük kentin kenar mahallelerine yerleşen ailelerin çocuklarının öyküleri. Kiralık bisiklet üzerinde, ağaç tepelerinde, kız peşinde geçen ilkgençlik dönemleri. Sonra da, çevreye farklı bir gözle bakış... Çarpık yapısal bir değişim, parke taşların yerine, evlerin aralarına bir yılan gibi uzanan siyah asfalt yollar... Çarpıcı, insanı etkileyen ve alıp götüren öyküler anlatıyor Abdullah Ataşçı. Kitaba adını veren öyküsü "Sığ Suyun Balıkları"nda ise, bir öğretmendir anlatıcı. Yetiştiği kentin sokaklarını terk ederek başladığı yere dönecek, bir zamanların yamalı giysili, dağınık saçlı çocuğu bundan böyle yamalı giysili, dağınık saçlı çocukları eğitecektir. "Sığ Suyun Balıkları", değişen bir kentin portresini çiziyor, yaşayan insanlarıyla birlikte... Okuyucuya da şöyle bir arkasına yaslanıp, renklerini hâlâ koruyabilen eski bir kente ve onun renklerini yitiren duran insanlarına bakmak kalıyor.