Kitap Hakkında:
Saime Göksu ve Edward Timms, Meyerhold ile Mayakovskiy'in avangard tiyatro hareketlerine kabul ettikleri Nâzım Hikmet'in Moskova'daki ilk yıllarında yaşadığı heyecanı başarıyla aktarıyorlar. Bu zengin deneyler, daha sonra Nâzım Hikmet'in kendi edebî çalışması için büyük bir kaynak oluşturacaktı. Öte yandan Nâzım'ın Türkiye'ye döndükten sonraki komünizm davası uğruna çalışmaları ve Türk edebiyatının tutucu şahsiyetlerine saldırıları gibi tartışmalı konular arasındaki bağlantılar da, eserde özenli bir nesnellikle ele alınıyor. Nâzım Hikmet'in eserine geniş kitlelerin gösterdiği ilginin temelinde, şiirlerindeki politik mesajdan çok, taşıdıkları güçlü ses ve duygusal içerik yatmaktadır. Günlük dildeki müzikli deyişleri biçimlendirme yeteneği, Nâzım’ın Türk dilinin bir ustası olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer taraftan düş gücünü son derece yaratıcı bir tarzda kullanması ve yalın dili, şiirinin başka dillere başarılı bir şekilde çevrilmesine de olanak vermiştir. Kitabın yazarları, her bilgi kırıntısını özenle belgelenen kanıtlarla destekleyerek, Nâzım Hikmet'in idealizmini ateşleyen sanatsal enerji ve tutku bütünlüğünü birbirine eklemlemeye özen göstermişler. Çalışmada, bu başına buyruk, karizmatik karakterin yaşamını romantize etmeye ya da ilginç bir kurgu haline getirmeye yönelik hiçbir çaba yok. Yine yazarlar ile ele aldıkları konu arasında kişisel bir yakınlık atmosferi yaratma eğilimi de bulunmuyor. Nâzım Hikmet'le ilgili hiçbir ön bilgiye sahip olmayan okuyucular, bu kapsamlı ama okunması hayli rahat ve kolay çalışma sayesinde, onun eserine iyi bir giriş yapmış olacaklar. Diğer yandan bu çalışma, muhtemelen, şairi daha önceden tanıyanların çok daha fazla ilgisini çekecek. Kısacası ortada, dehası dostları kadar düşmanları tarafından da kabul edilmiş, eserleri dil ve politika engellerini aşmış ve nihayet, edebî mirasına, en çok ulaşmak istediği kişilerce, yani Türk halkınca büyük değer verilmiş olan bir insan üzerine yapılmış ciddi bir akademik çalışma var.