Korku Klasikleri 2 Set
Paylaşım:
Korku Klasikleri 2 Set
Bu Kitabı Satın Alın

Kitap Künyesi:

Barkod: 8696602029208

Sayfa Sayısı: 0

Ebat: 13.8x21 cm

Yayın Tarihi: Ekim 2020

Kategori: Korku

Kitap Hakkında:

DEX’ten her Korku Klasikleri 2 Set alışverişinizde kuşlu bez çanta hediye!



Korku Klasikleri 2 Set 4 Kitap
Gizem ve Düş Gücü Masalları
Doktor Moreau’nun Adası
Dracula
Operadaki Hayalet

Gizem ve Düş Gücü Masalları
Bir yandan korkun bir yandan umudun varsa iki kanatlı olursun, tek kanatla uçulmaz zaten. Mevlânâ

Poe kendisinden sonra gelen korku, gerilim ve polisiye türlerinde eser veren belki de tüm sanatçıları etkilemiş bir deha kuşkusuz. Çünkü bir kedi, bir ev veya bir böceği merkeze alarak bir gerilim öyküsü anlatıyor görünse de aslında, şiirsel diliyle kahramanlarının kör kuyularına atar bizi ve o kuyularda korkuyla debelenirken, insanlığın garip güdülerini tartışırken buluruz kendimizi. Poe’nun hayal gücünün okuru savurup duran etkisi, öykülerinin bir nefeste okunuşuyla sanki bir bıçak kesiği etkisi yaratır. Ve o kesiğin sızısı bitmek bilmez. İblis bakışlı bir kuzgunun gölgesinde yüzen Poe ve eserleri unutulmayacak… “hiçbir zaman!” “Bu fikrin beynime ilk girişi nasıl oldu söylemem mümkün değil; ama, bir kez peydahlanınca, gece gündüz yakamı bırakmadı. Bir çıkar deseniz, yoktu. Bir hırs deseniz, o da yoktu. İhtiyarı severdim. Hiçbir yanlışını görmemiştim. Bana hakaret ettiği olmamıştı. Altınında gözüm yoktu. Gözü yüzünden oldu bence!

Evet, buydu! Akbaba gözü gibi bir gözü vardı - soluk mavi, üzerinde saydam bir tabaka. Bu gözü ne zaman bana çevirse kanım donardı; böylece, yavaş yavaş - çok ağır adımlarla - kararımı verdim, ihtiyarın canını alacak, böylece bu gözden sonsuza dek kurtulacaktım.”

Doktor Moreau’nun Adası
Bir yandan korkun bir yandan umudun varsa iki kanatlı olursun, tek kanatla uçulmaz zaten. Mevlânâ

Bilimkurgunun en büyük ustası kabul edilen, farklı türdeki eserleri bugüne dek, pek çok sanatçıya ve yazara ilham kaynağı olan H. G. Wells, belki de gelecekten bizi ilk korkutan yazardır.

Edward Prendick, yaşadığı bir gemi kazası sonucu, tuhaf bir adada mahsur kalır.

Bir süre sonra insan mı hayvan mı olduğunu anlayamadığı yaratıklara dair dehşet verici gerçeği fark eder...

Dr. Moreau’nun Adası, viviseksiyondan ilhamını alan tüyler ürpertici hikâyesiyle doğa, bilim, evrim, ahlak ve insan üzerine derinlikli sorular sormayı başarabilmiş “sarsıcı” bir başyapıt.

“Görünürde bu yabanilerdeki illet bana da bulaşmıştı ama içimin derinliklerinden gülme isteğiyle tiksinti yükseliyordu. Uzun bir yasaklar listesini tekrarladıktan sonra bu garip ilahi yeni bir forma bürünüverdi.

‘Acının Evi onun evidir.
Yapan El onun elidir.
Yaralayan El onun elidir.
İyileştiren El onun elidir...
Çakan şimşek onundur...
Derin, tuzlu sular onundur.’

Aklıma Moreau’nun bu insanları hayvana çevirdikten sonra güdük beyinlerine kendisinin Tanrı olduğu fikrini aşılamış olabileceği gibi korkunç bir düşünce geldi.”

Dracula
Bir yandan korkun bir yandan umudun varsa iki kanatlı olursun, tek kanatla uçulmaz zaten.  Mevlânâ

Edebiyatın en korkunç hikâyelerinden biri olarak kabul edilen Bram Stoker’ın Drakula’sı, yüzyılı aşkın bir zamandır bizi ürkütmeyi başarıyor. 

Çünkü onun vampirinin inandırıcılığı hepimizin içine, sürekli yeşeren bir şüphe tohumu ekti.

 Genç hukuk müşaviri Jonathan Harker’ın iş için Transilvanyalı Kont Drakula’nın şatosuna gitmesiyle başlayan; âşık sevgililerden, vampir avcılarına; gemilerden tımarhanelere ilerleyen “ölümsüz” bir başyapıt.

“Nosferatu balarısı gibi sokunca ölmez. Daha da güçlenir, güçlendikçe erki daha çok kötülüğe yeter. Aramızda dolaşan bu vampir tek başına yirmi adama bedeldir; bir ölümlüden çok daha kurnazdır, çağlar boyunca kurnazlığı artmıştır; kökenlerine dair bilgiler, ölülerin istiharesinden kendisinin hâlâ nemalandığına ve tüm ölülere hükmedebildiğine işaret ediyor; gaddardır, hatta gaddardan da öte, kaşarlanmış şeytandır, kalpsizdir; belli sınırlar dahilinde dilediği zaman, dilediği yerde cisimleşebilir, her şekle bürünebilir; yakın çevresinde doğa unsurlarını idare edebilir; fırtına, sis, şimşek yaratabilir; en zararlı yaratıklara hükmedebilir: sıçan, baykuş, yarasa, güve, tilki, hatta kurda; cüssesinden daha iri veya daha ufak görünebilir; bazen buhar olup kayıplara karışabilir. Öyleyse onu yok edecek darbeyi nasıl indireceğiz?”

Operadaki Hayalet
Bir yandan korkun bir yandan umudun varsa iki kanatlı olursun, tek kanatla uçulmaz zaten. Mevlânâ

Gotik edebiyatın en büyük eserlerinden Operadaki Hayalet’in tüylerimizi ürperten edebi çekiciliğinin nedeni, bir hayaleti değil vahşete dönüşen bir aşkı anlatıyor olması ve bunu yaparken okurları da tıpkı bir hayalet gibi hep arafta bırakması.Paris Operası’ndaki herkesi ürküten hayalet söylentisi, opera sanatçısı Christine Daae’nin kayboluşu ile büyük bir trajediye dönüşür... Operadaki Hayalet “gerçek” bir başyapıt.

"Şunu bil ki, tepeden tırnağa ölümden yaratıldım ben... ve seni seven, sana tapan ve seni asla ama asla terk etmeyecek olan bu kişi aslında bir ceset!"

Kitap Hakkında:

DEX’ten her Korku Klasikleri 2 Set alışverişinizde kuşlu bez çanta hediye!



Korku Klasikleri 2 Set 4 Kitap
Gizem ve Düş Gücü Masalları
Doktor Moreau’nun Adası
Dracula
Operadaki Hayalet

Gizem ve Düş Gücü Masalları
Bir yandan korkun bir yandan umudun varsa iki kanatlı olursun, tek kanatla uçulmaz zaten. Mevlânâ

Poe kendisinden sonra gelen korku, gerilim ve polisiye türlerinde eser veren belki de tüm sanatçıları etkilemiş bir deha kuşkusuz. Çünkü bir kedi, bir ev veya bir böceği merkeze alarak bir gerilim öyküsü anlatıyor görünse de aslında, şiirsel diliyle kahramanlarının kör kuyularına atar bizi ve o kuyularda korkuyla debelenirken, insanlığın garip güdülerini tartışırken buluruz kendimizi. Poe’nun hayal gücünün okuru savurup duran etkisi, öykülerinin bir nefeste okunuşuyla sanki bir bıçak kesiği etkisi yaratır. Ve o kesiğin sızısı bitmek bilmez. İblis bakışlı bir kuzgunun gölgesinde yüzen Poe ve eserleri unutulmayacak… “hiçbir zaman!” “Bu fikrin beynime ilk girişi nasıl oldu söylemem mümkün değil; ama, bir kez peydahlanınca, gece gündüz yakamı bırakmadı. Bir çıkar deseniz, yoktu. Bir hırs deseniz, o da yoktu. İhtiyarı severdim. Hiçbir yanlışını görmemiştim. Bana hakaret ettiği olmamıştı. Altınında gözüm yoktu. Gözü yüzünden oldu bence!

Evet, buydu! Akbaba gözü gibi bir gözü vardı - soluk mavi, üzerinde saydam bir tabaka. Bu gözü ne zaman bana çevirse kanım donardı; böylece, yavaş yavaş - çok ağır adımlarla - kararımı verdim, ihtiyarın canını alacak, böylece bu gözden sonsuza dek kurtulacaktım.”

Doktor Moreau’nun Adası
Bir yandan korkun bir yandan umudun varsa iki kanatlı olursun, tek kanatla uçulmaz zaten. Mevlânâ

Bilimkurgunun en büyük ustası kabul edilen, farklı türdeki eserleri bugüne dek, pek çok sanatçıya ve yazara ilham kaynağı olan H. G. Wells, belki de gelecekten bizi ilk korkutan yazardır.

Edward Prendick, yaşadığı bir gemi kazası sonucu, tuhaf bir adada mahsur kalır.

Bir süre sonra insan mı hayvan mı olduğunu anlayamadığı yaratıklara dair dehşet verici gerçeği fark eder...

Dr. Moreau’nun Adası, viviseksiyondan ilhamını alan tüyler ürpertici hikâyesiyle doğa, bilim, evrim, ahlak ve insan üzerine derinlikli sorular sormayı başarabilmiş “sarsıcı” bir başyapıt.

“Görünürde bu yabanilerdeki illet bana da bulaşmıştı ama içimin derinliklerinden gülme isteğiyle tiksinti yükseliyordu. Uzun bir yasaklar listesini tekrarladıktan sonra bu garip ilahi yeni bir forma bürünüverdi.

‘Acının Evi onun evidir.
Yapan El onun elidir.
Yaralayan El onun elidir.
İyileştiren El onun elidir...
Çakan şimşek onundur...
Derin, tuzlu sular onundur.’

Aklıma Moreau’nun bu insanları hayvana çevirdikten sonra güdük beyinlerine kendisinin Tanrı olduğu fikrini aşılamış olabileceği gibi korkunç bir düşünce geldi.”

Dracula
Bir yandan korkun bir yandan umudun varsa iki kanatlı olursun, tek kanatla uçulmaz zaten.  Mevlânâ

Edebiyatın en korkunç hikâyelerinden biri olarak kabul edilen Bram Stoker’ın Drakula’sı, yüzyılı aşkın bir zamandır bizi ürkütmeyi başarıyor. 

Çünkü onun vampirinin inandırıcılığı hepimizin içine, sürekli yeşeren bir şüphe tohumu ekti.

 Genç hukuk müşaviri Jonathan Harker’ın iş için Transilvanyalı Kont Drakula’nın şatosuna gitmesiyle başlayan; âşık sevgililerden, vampir avcılarına; gemilerden tımarhanelere ilerleyen “ölümsüz” bir başyapıt.

“Nosferatu balarısı gibi sokunca ölmez. Daha da güçlenir, güçlendikçe erki daha çok kötülüğe yeter. Aramızda dolaşan bu vampir tek başına yirmi adama bedeldir; bir ölümlüden çok daha kurnazdır, çağlar boyunca kurnazlığı artmıştır; kökenlerine dair bilgiler, ölülerin istiharesinden kendisinin hâlâ nemalandığına ve tüm ölülere hükmedebildiğine işaret ediyor; gaddardır, hatta gaddardan da öte, kaşarlanmış şeytandır, kalpsizdir; belli sınırlar dahilinde dilediği zaman, dilediği yerde cisimleşebilir, her şekle bürünebilir; yakın çevresinde doğa unsurlarını idare edebilir; fırtına, sis, şimşek yaratabilir; en zararlı yaratıklara hükmedebilir: sıçan, baykuş, yarasa, güve, tilki, hatta kurda; cüssesinden daha iri veya daha ufak görünebilir; bazen buhar olup kayıplara karışabilir. Öyleyse onu yok edecek darbeyi nasıl indireceğiz?”

Operadaki Hayalet
Bir yandan korkun bir yandan umudun varsa iki kanatlı olursun, tek kanatla uçulmaz zaten. Mevlânâ

Gotik edebiyatın en büyük eserlerinden Operadaki Hayalet’in tüylerimizi ürperten edebi çekiciliğinin nedeni, bir hayaleti değil vahşete dönüşen bir aşkı anlatıyor olması ve bunu yaparken okurları da tıpkı bir hayalet gibi hep arafta bırakması.Paris Operası’ndaki herkesi ürküten hayalet söylentisi, opera sanatçısı Christine Daae’nin kayboluşu ile büyük bir trajediye dönüşür... Operadaki Hayalet “gerçek” bir başyapıt.

"Şunu bil ki, tepeden tırnağa ölümden yaratıldım ben... ve seni seven, sana tapan ve seni asla ama asla terk etmeyecek olan bu kişi aslında bir ceset!"

Yazar Hakkında:

1847 yılında irlanda’da doğan yazar, çocukken geçirdiği bir hastalık yüzünden uzun süre yatağa bağımlı kaldı ve bu, annesinin saatlerce ona ürkütücü İrlanda masalları anlatmasına ve ilk öykülerinin oluşmasına neden oldu. Sekiz yaşında yürümeye başlayan Bram Stoker, çok kısa zamanda sağlığına kavuştu... Yazarın Sayfası Yazarın Sayfası

1868 yılında Paris’de doğan yazar ve gazeteci Gaston Leroux, hukuk eğitimi almıştır. En ünlü eseri Operadaki Hayalet’i 1910 yılında Palais Garnier Opera Binası’ndan esinlenerek yazmış olan Gaston Leroux bir yandan da Sarı Odanın Esrarı gibi polisiye romanlarıyla da çok sevilir. Andrew Lloyd Webberta... Yazarın Sayfası Yazarın Sayfası

Yazar, gazeteci, sosyolog ve tarihçiHerbert George Wells21 Eylül 1866 yılında İngiltere’de doğdu. Yedi yaşındayken ayağını kırıp evde dinlenmek zorunda kalınca okuma tutkusu başladı. Fakat on dört yaşına gelmeden maddi sorunlarla boğuşan ailesine yardım etmek için okulu bıraktı. Neyse ki 1883 yılınd... Yazarın Sayfası Yazarın Sayfası

Edgar Allan Poe, 1809 yılında Amerika’da doğdu. Özellikle şiirleri ve korku öyküleriyle ünlü olan yazar, polisiye, gizem ve bilimkurgu türüne büyük katkı sağlamıştır. Çocukluğunda yetim kalan Edgar Allan Poe bir çift tarafından maddi zorluklarla yetiştirildi. Orduya katıldıktan bir süre sonra yazmay... Yazarın Sayfası Yazarın Sayfası

Doğan Kitap Tarafından Yayımlanan Diğer Eserleri:

Serinin Diğer Eserleri:

  • Doğan Holding
  • Doğan Kitap
Doğan Yayınları Copyright © 2022 | Tasarım ve Uygulama: Carbon Interaktif