Barkod: 9786050913996
Sayfa Sayısı: 172
Ebat: 13.5 x 19.5 cm
Yayın Tarihi: Nisan 2013
Kategori: Romanlar
Orijinal Dili: Türkçe
Süreyyya Evren’den aslında hepimizi ilgilendiren bir roman Sinan, romanın girişinde kendi ağzından tanımıyla “Hep zayıf oldum. Çok zayıf. İncecik. Karaktersiz. Silik. Gölgede. Tedirgin. Takipte. Bilemez. Sessizce sinirli. Hep arkadan geldim. İkinci. Gümüş madalya. Aynı bugünkü gibi” diyen, sürekli bir işi olmayan, uzun süredir bir makale üzerinde çalışan, annesi, anneannesi ve kız kardeşiyle aynı evde yaşayan genç bir entelektüeldir. En yakın arkadaşı, kendisinin tam tersi özelliklere sahip, girişken ve dinamik, dost canlısı, kadınlarla arası hep iyi olan Vehbi’dir. Vehbi, Türk asıllı Hollandalı sanatçı sevgilisi Meryem ve Sinan genellikle birlikte takılırlar, kokteyllere, sergi açılışlarına giderler. Bir gün Vehbi, Ankara’da bir üniversiteye konferans vermesi için çağrılır. Sinan ve Vehbi birlikte giderler... Bu süreçte Sinan’ın sanat ve sanatçılar, akademik dünya, kadınlar hakkındaki düşüncelerini daha yakından öğreniriz. Derken Sinan, ilginç bir teklif alır... Zengin bir işadamının kızı olan Maya’yla birlikte değişik ülkeleri gezecek, bu ülkelerin ünlü sanat uzmanlarıyla tanışıp bağlantı kuracaktır. Hindistan’da başlayan bu yolculuklar, Sinan ve dünyasını daha derinlemesine tanımamız için yeni ve şaşırıcı fırsatlar sunacaktırb “Hiç Kimseyi İlgilendirmeyen Kişisel Bir Felaket”, yalın, mizahi sayılabilecek bir üslupla yazılmış, gayet kolay okunan akıcı bir roman. Süreyyya Evren bir anlamda “zamanımızın bir kahramanı” sayılabilecek edilgen aydın tipinin portresini çiziyor, bir tür zamane “Aylak Adam”ının izini sürüyor. Kitaptan: Aptal kitaplarla aptal dergileri satın alan kadınlardan hep etkilenmişimdir. Çantasında ne gibi dergiler olabileceğini hayal etmek beni heyecanlandırdı. Kendimi onun kollarına bırakmak, birlikte sonsuza dek aptallaşmak istiyordum. Giderek daha da az basmalıydı kafamız. Her gün bir öncekinden daha bayağı bir romana kaymalıydık. Televizyon dizileri seyretmeli ve dizide neler olduğunu kelimesi kelimesine anlamalıydık. Birbirimize anlatmalıydık bu öğrendiklerimizi. Kahramanların isimlerini aklımızda tutmalı, onların duygularına satır satır hâkim olmalı, hangi kahramanın hangi hatalı kararı verdiğinin analizini yapmalıydık. Daha da, daha da aptal olmalıydık, aptallaşmalıydık.
Süreyyya Evren’den aslında hepimizi ilgilendiren bir roman Sinan, romanın girişinde kendi ağzından tanımıyla “Hep zayıf oldum. Çok zayıf. İncecik. Karaktersiz. Silik. Gölgede. Tedirgin. Takipte. Bilemez. Sessizce sinirli. Hep arkadan geldim. İkinci. Gümüş madalya. Aynı bugünkü gibi” diyen, sürekli bir işi olmayan, uzun süredir bir makale üzerinde çalışan, annesi, anneannesi ve kız kardeşiyle aynı evde yaşayan genç bir entelektüeldir. En yakın arkadaşı, kendisinin tam tersi özelliklere sahip, girişken ve dinamik, dost canlısı, kadınlarla arası hep iyi olan Vehbi’dir. Vehbi, Türk asıllı Hollandalı sanatçı sevgilisi Meryem ve Sinan genellikle birlikte takılırlar, kokteyllere, sergi açılışlarına giderler. Bir gün Vehbi, Ankara’da bir üniversiteye konferans vermesi için çağrılır. Sinan ve Vehbi birlikte giderler... Bu süreçte Sinan’ın sanat ve sanatçılar, akademik dünya, kadınlar hakkındaki düşüncelerini daha yakından öğreniriz. Derken Sinan, ilginç bir teklif alır... Zengin bir işadamının kızı olan Maya’yla birlikte değişik ülkeleri gezecek, bu ülkelerin ünlü sanat uzmanlarıyla tanışıp bağlantı kuracaktır. Hindistan’da başlayan bu yolculuklar, Sinan ve dünyasını daha derinlemesine tanımamız için yeni ve şaşırıcı fırsatlar sunacaktırb “Hiç Kimseyi İlgilendirmeyen Kişisel Bir Felaket”, yalın, mizahi sayılabilecek bir üslupla yazılmış, gayet kolay okunan akıcı bir roman. Süreyyya Evren bir anlamda “zamanımızın bir kahramanı” sayılabilecek edilgen aydın tipinin portresini çiziyor, bir tür zamane “Aylak Adam”ının izini sürüyor. Kitaptan: Aptal kitaplarla aptal dergileri satın alan kadınlardan hep etkilenmişimdir. Çantasında ne gibi dergiler olabileceğini hayal etmek beni heyecanlandırdı. Kendimi onun kollarına bırakmak, birlikte sonsuza dek aptallaşmak istiyordum. Giderek daha da az basmalıydı kafamız. Her gün bir öncekinden daha bayağı bir romana kaymalıydık. Televizyon dizileri seyretmeli ve dizide neler olduğunu kelimesi kelimesine anlamalıydık. Birbirimize anlatmalıydık bu öğrendiklerimizi. Kahramanların isimlerini aklımızda tutmalı, onların duygularına satır satır hâkim olmalı, hangi kahramanın hangi hatalı kararı verdiğinin analizini yapmalıydık. Daha da, daha da aptal olmalıydık, aptallaşmalıydık.