Barkod: 9786256417762
Sayfa Sayısı: 224
Ebat: 13.5x19.5 cm
Yayın Tarihi: Ocak 1992
Kategori: Romanlar
Orijinal Dili: Türkçe
Yılmaz Karakoyunlu Güz Sancısı’nda 6-7 Eylül Olayları’nı ve gayrimüslim azınlıkların ülkeyi terk etmek zorunda kalışlarını kendine has üslubuyla anlatıyor. Sinemaya da uyarlanan, kendinden sonra pek çok esere ilham veren Güz Sancısı, Cumhuriyet tarihimizin en acı ve unutulmaz olaylarından birine ışık tutarken, siyasi hesapların mahvettiği insanları, hayatları, yaşanamamış sevdaları anlatıyor.
“Karanlık çökmeye başladı. Kamyonlara, otobüslere bindirilmiş talan grubu, ellerindeki sopalarla mahalle basmak için yola çıkmışlardı. Bol körüklü çizmeleriyle atlı polisler, otobüslere yol açıyorlardı. Sirkeci’den Samatya’ya, Fener’e, Kumkapı’ya, Nişanca’ya doğru başka bir ordu yürüyordu. Bakırköy’de elektrikli trenin demirlerini sökmüş bir gözü dönmüşler birliği evlere, dükkânlara saldırıyordu. Marmara kaynıyordu. Kayıklar, motorlar ele geçirilmiş, silah zoruyla mecbur edilmiş çımacılar Adalar’a doğru yol almışlardı. Hazan Ada’ya geç gelirdi. Bu yıl Ankara’nın güz sancısı erken gelmiş ve bu asude bahçeye çökmüştü. Sevdalı şarkıların söylendiği dilde şimdi çığlıklar vardı…”
Yılmaz Karakoyunlu Güz Sancısı’nda 6-7 Eylül Olayları’nı ve gayrimüslim azınlıkların ülkeyi terk etmek zorunda kalışlarını kendine has üslubuyla anlatıyor. Sinemaya da uyarlanan, kendinden sonra pek çok esere ilham veren Güz Sancısı, Cumhuriyet tarihimizin en acı ve unutulmaz olaylarından birine ışık tutarken, siyasi hesapların mahvettiği insanları, hayatları, yaşanamamış sevdaları anlatıyor.
“Karanlık çökmeye başladı. Kamyonlara, otobüslere bindirilmiş talan grubu, ellerindeki sopalarla mahalle basmak için yola çıkmışlardı. Bol körüklü çizmeleriyle atlı polisler, otobüslere yol açıyorlardı. Sirkeci’den Samatya’ya, Fener’e, Kumkapı’ya, Nişanca’ya doğru başka bir ordu yürüyordu. Bakırköy’de elektrikli trenin demirlerini sökmüş bir gözü dönmüşler birliği evlere, dükkânlara saldırıyordu. Marmara kaynıyordu. Kayıklar, motorlar ele geçirilmiş, silah zoruyla mecbur edilmiş çımacılar Adalar’a doğru yol almışlardı. Hazan Ada’ya geç gelirdi. Bu yıl Ankara’nın güz sancısı erken gelmiş ve bu asude bahçeye çökmüştü. Sevdalı şarkıların söylendiği dilde şimdi çığlıklar vardı…”