Barkod: 9786050946611
Sayfa Sayısı: 484
Ebat: 13.6 x 21 cm
Yayın Tarihi: Ekim 2017
Kategori: Anı Biyografi
Orijinal Dili: Türkçe
bir aşk hikâyesi deniz türkali...
Bu kitap, Deniz Türkali ve Murat Çelikkan'ın dört yıl boyunca sürdürdükleri sayısız görüşmenin sonucunda ortaya çıktı. Aslında 25 yılı aşan dostluklarının bir ürünü olduğu da söylenebilir.
...daha dans edicem… bir aşk hikâyesi. Deniz Türkali'nin başına iyi kötü, acı tatlı ne gelirse gelsin yaşama duyduğu aşkın hikâyesi. Bu aşktan hiç vazgeçmemesinin hikâyesi.
Türkali'nin hayatı, Türkiye'nin bir türlü bitmek bilmeyen altüst oluşlarıyla kesişiyor. 1951 tevkifatından 6-7 Eylül'e, 1960 darbesinden 12 Eylül'e ve günümüze uzanıyor. Bu siyasal ve sosyal dönüşüm içinde sahne ve sinema dünyasının yıldızlarıyla da tanışıyor, her ikisine de içeriden
bir bakış atıyoruz. Herkesin hayatına öyle ya da böyle damgasını vuran, baba-kız, kadın-erkek, anne-çocuk ilişkilerine uzanıyoruz.
Bahsi geçen dönem hepimizi ilgilendirse de anlatılan sadece Deniz Türkali'nin hikâyesi. Ama her şeyden önce tutkunun ve aşkın hikâyesi.
Aşağıdan aldığını görmedim, yukarıdan aldığını da görmedim; yalanını duymadım, müdanasızlığında kibire rastlamadım… Sözünü kıvırtmadan ‘dan’ diye söylerken kabalaşmadan, gönül kırmadan, kırıp dökmeden, gerçeği sadece gerçeği böylesine incelikle dile getirebilmesine hayran oldum. Tanışmamızın üzerinden 50 yıl geçti. Deniz, hep aynı Deniz. O eşsiz sevebilme ve yenilenme kabiliyetiyle; saydam, sağlam ve masmavi… Metafor yapmıyorum, bildiğiniz mavi! Şarkı söyler gibi yaşadı, yaşıyor, çok yaşasın! Muratım yazmış Denizim’i, “hah” dedim, pek münasip: “Deli deliden, imam ölüden anlar.”
Sezen Aksu
Deniz hayatı yaşamaz hayatla dans eder.
Bülent Erkmen
"Bu sevgisizlik ortamında en iyi panzehir Murat ile birlikte Deniz'in dünyasına girmek olacaktır."
Cem Mansur
Bu kitabı okuduktan sonra Deniz'in yakın arkadaşı olmak isteyeceksiniz. Kadro epey dolu, siz yine de şansınızı deneyin."
Lale Mansur
1 günde okudum artık seni daha çok seviyorum tebrikler.
Osman Oymak
Bu kitabın 'yazan'ı da 'yazılan'ı da hayatı hep bir yürek kabarması olarak duyumsadılar. Hayat şüphesiz hep akar. O akışı görkemli bir estetikle bezeyenler, daima yüreği kabarabilenlerdir. Bu kitap bu nakışın kanaviçesi olmuş. İyi ki de olmuş.
Sırrı Süreyya Önder
Çocukken canım kardeşim Deniz Türkali'yi tembel bilirdim. Okul kırmalar, kırıklarla dolu karneler… Eh, demek ki tembel. Meğer cesurmuş. Mesela ben hiçbir gün okulu ciddiye almamayı, kırık nottan korkmamayı beceremedim. Uzun yıllar, ağustos böceğine ayıplayarak, karıncaya beğeniyle baktım. Anneme benzediğimden olacak. Deniz, gizli bir ağustos böceği olan babamız Vedat Türkali'ye çekmişti. Kitabında uzun uzun anlattığı baba-kız çatışmasının nedenlerinden biri, ikisinin de itiraf etmek istemedikleri bu benzerlik olmalı. Şimdi Murat Çelikkan'la cır cır cır söyleşerek yazdıkları bu kitapta, ister istemez kendi tarihimi de şöyle bir tersinden okumuş oldum. Kardeşlik zor zanaat. Yıllar yılı aynı evi, kimi zaman aynı odayı paylaşmış iki insanın birbirlerini tanımaları, anlamaları bir mucize. Ben de bu kitapla Deniz'i daha iyi tanıdım, anladım mı bilemem. Ama birbirimize hiç yabancılaşmamış olduğumuzu gördüm. Bu söyleşideki gösterişsiz başkaldırıyı, hesapsız kitapsız meydan okumayı yürekten hissedebilecek kadar değişmiş olabilir miyim?
Barış Pirhasan
bir aşk hikâyesi deniz türkali...
Bu kitap, Deniz Türkali ve Murat Çelikkan'ın dört yıl boyunca sürdürdükleri sayısız görüşmenin sonucunda ortaya çıktı. Aslında 25 yılı aşan dostluklarının bir ürünü olduğu da söylenebilir.
...daha dans edicem… bir aşk hikâyesi. Deniz Türkali'nin başına iyi kötü, acı tatlı ne gelirse gelsin yaşama duyduğu aşkın hikâyesi. Bu aşktan hiç vazgeçmemesinin hikâyesi.
Türkali'nin hayatı, Türkiye'nin bir türlü bitmek bilmeyen altüst oluşlarıyla kesişiyor. 1951 tevkifatından 6-7 Eylül'e, 1960 darbesinden 12 Eylül'e ve günümüze uzanıyor. Bu siyasal ve sosyal dönüşüm içinde sahne ve sinema dünyasının yıldızlarıyla da tanışıyor, her ikisine de içeriden
bir bakış atıyoruz. Herkesin hayatına öyle ya da böyle damgasını vuran, baba-kız, kadın-erkek, anne-çocuk ilişkilerine uzanıyoruz.
Bahsi geçen dönem hepimizi ilgilendirse de anlatılan sadece Deniz Türkali'nin hikâyesi. Ama her şeyden önce tutkunun ve aşkın hikâyesi.
Aşağıdan aldığını görmedim, yukarıdan aldığını da görmedim; yalanını duymadım, müdanasızlığında kibire rastlamadım… Sözünü kıvırtmadan ‘dan’ diye söylerken kabalaşmadan, gönül kırmadan, kırıp dökmeden, gerçeği sadece gerçeği böylesine incelikle dile getirebilmesine hayran oldum. Tanışmamızın üzerinden 50 yıl geçti. Deniz, hep aynı Deniz. O eşsiz sevebilme ve yenilenme kabiliyetiyle; saydam, sağlam ve masmavi… Metafor yapmıyorum, bildiğiniz mavi! Şarkı söyler gibi yaşadı, yaşıyor, çok yaşasın! Muratım yazmış Denizim’i, “hah” dedim, pek münasip: “Deli deliden, imam ölüden anlar.”
Sezen Aksu
Deniz hayatı yaşamaz hayatla dans eder.
Bülent Erkmen
"Bu sevgisizlik ortamında en iyi panzehir Murat ile birlikte Deniz'in dünyasına girmek olacaktır."
Cem Mansur
Bu kitabı okuduktan sonra Deniz'in yakın arkadaşı olmak isteyeceksiniz. Kadro epey dolu, siz yine de şansınızı deneyin."
Lale Mansur
1 günde okudum artık seni daha çok seviyorum tebrikler.
Osman Oymak
Bu kitabın 'yazan'ı da 'yazılan'ı da hayatı hep bir yürek kabarması olarak duyumsadılar. Hayat şüphesiz hep akar. O akışı görkemli bir estetikle bezeyenler, daima yüreği kabarabilenlerdir. Bu kitap bu nakışın kanaviçesi olmuş. İyi ki de olmuş.
Sırrı Süreyya Önder
Çocukken canım kardeşim Deniz Türkali'yi tembel bilirdim. Okul kırmalar, kırıklarla dolu karneler… Eh, demek ki tembel. Meğer cesurmuş. Mesela ben hiçbir gün okulu ciddiye almamayı, kırık nottan korkmamayı beceremedim. Uzun yıllar, ağustos böceğine ayıplayarak, karıncaya beğeniyle baktım. Anneme benzediğimden olacak. Deniz, gizli bir ağustos böceği olan babamız Vedat Türkali'ye çekmişti. Kitabında uzun uzun anlattığı baba-kız çatışmasının nedenlerinden biri, ikisinin de itiraf etmek istemedikleri bu benzerlik olmalı. Şimdi Murat Çelikkan'la cır cır cır söyleşerek yazdıkları bu kitapta, ister istemez kendi tarihimi de şöyle bir tersinden okumuş oldum. Kardeşlik zor zanaat. Yıllar yılı aynı evi, kimi zaman aynı odayı paylaşmış iki insanın birbirlerini tanımaları, anlamaları bir mucize. Ben de bu kitapla Deniz'i daha iyi tanıdım, anladım mı bilemem. Ama birbirimize hiç yabancılaşmamış olduğumuzu gördüm. Bu söyleşideki gösterişsiz başkaldırıyı, hesapsız kitapsız meydan okumayı yürekten hissedebilecek kadar değişmiş olabilir miyim?
Barış Pirhasan